16.10.10

İlk Uçan İnsan ve Uçuş Denemeleri




İLK İNSAN UÇUŞ DENEMELERİ :

M.Ö.Dönemlerde Uçuş Denemeleri :

İnsanlığın havada uçma istek ve merakları, kuşların uçmalarını gözlemleriyle başlar.Öyleki insanların uçuş hikayesi adeta erişilmez rüyaları olmuştur. İlk efsaneler kuş gibi uçabilme düşünce ve teşebbüslerinin kuş tüyleriyle yapılmış giysilerle olabileceği yönünde olmuştur.

Bunun ilk öyküsü ise Yunan Mitolojisindeki Daedalus ve oğlu İkarus efsanesidir. Usta becerikli işçi anlamına gelen Daedalus ismi o dönemde , elinden her iş gelebilen kişilere verilmektedir.Daedalus isimli kişide elinden her türlü iş geldiği için bu ismi almıştır.

Kendisi varsayımlara göre Kekrops Kralı nın soyundan gelmiş olup, Mimar, heykeltıraş ve de özellikle her çeşit mekanik  araçlar icat eden  çok yönlü bir yaratıcıdır. Atina’da bir atolyede yeğeni Talos ile birlikte çalışmaktadır.Bir zaman sonra yeğen Talos öyle başarılı olmuşturki bunu hazmedemiyen Daedalus,yeğenini Akropol  duvarlarından aşağı atarak onun ölümüne neden olmuş bu yüzdende Atina’yı terk ederek Girit Kralı Minos’a sığınmıştır.

Minos bu becerikli kişiyi himayesi altına alır ve ona sarayda geniş imkanlar tanır.Daedalus orada Kral ın kızı için bir dans pisti,birnevi cezaevi olan labirent projesi gibi birçok buluşlar sergiler.Daha sonraları birtakım entrikalara girişir,hatta bu arada kralın kızına,labirentte yol alma usüllerinden iplik yumağı fikrini verir,bütün olayları öğrenen kral sonunda Daedalus ve oğlu İkarus’u bu labirente hapseder.

Labirentte kapalı bulunan Daedalus ilk uçuş düşüncesine burada kapılır ve buradan kurtulmak için kuşlar giibi uçmak gerektiğine karar verir.İlk uçuş fikrinin yeşerdiği dönemde bu zamandır.
Nihayet Daedalus fikrini pratiğe dönüştürür ve balmumu ve tüyleri  kullanarak kendine ve oğluna kazların kanadına benzer kanatlar yapıp labirentten uçarak kurtulmayı planlamıştır.Oğluna uçarken dikkat et fazla yükselirsen, güneşin ısısıyla balmumu erir düşersin, çok alçaktan denize yakın uçarsan denize düşersin ikazınıda vermeyi unutmamıştır. Ancak uçmanın  cazibesine iyice kapılan İkarus yükselmeye devam etmiş sonundada balmumu eriyince denize düşerek boğulmuştur.

Uçma fikri sadece Yunan Mitolojisinde gelişmemiştir,hemen hemen eski tarihlerde çeşitli uygarlıklarda bu tür uçma düşünceleri ve uygulamaları görülmektedir.Özellikle uçma yeteneğinin tanrılarda varolduğu,onların bu tür görünür kanatlarla değil melekler misali uçtukları ağırlık kazanmaktadır.
Bu efsanelerden Eski Mısır ve Mezopotamya tanrılarının çok büyük kanatlara sahip oldukları, Pers Kralı nın sarayında ise Pers Tanrısı Ahura Mazda nın (M.Ö.490) kanatlı resimleri görülmektedir.

Pers ler uçma yeteğinin Krallarında  da varolduğunu varsaymaktadır. Bunlardan Kral Keykavus efsaneye göre, bazı kötü ruhların tehditinde kalınca cennetten gönderilen uçan bir araçla uçtuğu, bu aracın birnevi taht biçiminde olduğu, köşelerinde ise uzun direkler ve direklerin uçlarına et parçalarının bağlandığı, direklerin altında bağlı kartalların bu etlere erişmek için kanatlarını harekete geçirincede aracın yukarıya doğru yükseldiği, ama sonuçta kartallar yorulunca tahtın yere düştüğü rivayet edilmektedir.Her ne kadar rivayet olsada mantık yönünden olabilir bir efsane bu doğrusu.
İngiltere de ise daha farklı bir uçuşun varolduğu söylenmektedir.İngiltere Kral ı Bladud un uçma deneyimi biraz büyü ile karışık olarak gerçekleşmiş tir,şöyleki efsane Kral Londra daki bir kaleden tüylerden yapılmış devasa kanatlarla atlamış ancak dengesini sağlayamadığından aşağıda bulunan Tapınağın içine düşmüştür.

Çin de ise MÖ.2200 yıllarında İmparator Shun un bir yangın esnasında sarayın kulesinden iki büyük şapkayla havalanarak aşağıya indiği rivayet edilmektedir,bu olay uçmak ile ilişkilendirildiği gibi aynı zamanda ilk paraşüt denemesi olabileceği düşünülmektedir.
Yine Çin de Ki-kung-shi ‘ in uçan bir arabaya sahip olduğu ve bu arabayla cennete uçtuğu rivayet edilir.

M.S. ve Orta Çağda Uçuş Denemeleri :
11 nci YY.da İst.da Seracen ardlı bir kişi, pelerine benzer giysiyi söğüt dalları ile destekliyerek kuleden aşağı rüzgara doğru kendini bırakmış ancak ağırlığı kaldırma gücünü aştığından halkın gözleri önünde yere düşmüştür.Yinede denemesi başarılı sayılır şöyleki destekli giysi onun düşüş hızını bayağı azaltmışki,düştüğü zaman olayı sadece bikaç kırıkla atlatmıştır.

Aynı asırlarda bir denemede İng. Oliver tarafından yapılmış,Oliver kendine taktığı geniş kanatlarla kaleden kendini aşağı bırakmış oda uçamıyarak yavaş bir şekilde yere düşmüş bacağı kırılmıştır.Olivere neden düştüğü, uçamadığı sorulduğunda kuşlarınki gibi kuyruk görevini yapacak kanadı takmadığım için düştüm demiştir.

16 ncı YY.da İskoç lu  Damiar adlı kişi, tavuk tüylerinden imal ettiği kanatlarla uçmayı denemiş,onunda bacakları kırılmıştır,oda kendisine sebebi sorulduğunda,tavuk tüyleri kullandığım için uçamadım çünki kümes hayvanları uçamazlar diye komik bir yanıt vermiştir.

Türk lerde Uçma girişimleri :
Cevheri : Türklerde havacılık tarihinin başlanıgıcı olarak görülür Cevheri’nin denemesi. Maveraünnehir denilen Türk lerin anayurdunda yaşayan.sonraları Horasan’a yerleşen, 1002 yılında uçuş denemesi yapan ünlü Türk bilgini İmam Cevheri, İlahiyat ve Edebi konularının yanında matematik, fizik ve tabi ilimler lede uğraşmış ve zamanının en ünlü bilgini sayılmaktadır.

Cevheri , kuşların kanat çırpmadan süzülüşlerini incelemiş,hesaplar yapmış ve buna benzen kanatlar yaparak , bunları takıp Nişabur Camisinin kubbesinden kendini aşağı bırakmıştır.Ancak kanatlar kendi ağırlığını taşıyamadığından hızla yere düşerek hayatını kaybetmiştir. Bunun için Türk havacılık tarihinin ilk hava şehitliği unvanını almıştır.

Hezarfen Ahmet Çelebi :
Ahmet Çelebi 17 nci YY.da Padişah IV.Murat zamanında yaşamış ve dünyada ilk başarılı uçuşu yapan kişi olarak tanınmıştır.Bilim konusundaki  başarılarından dolayı kendisine halk tarafından çok bilgili ve “bin fenli” anlamını taşıyan Hezarfen  lakabı takılmıştır.

Ahmet Çelebi, kendisinden önce yaşamış olan  İsmail Cevheri gibi uçmaya merak sarmış ve bu konularda kanat hesapları yaparak,önce kendi evinde sonraları Okmeydanında birçok denemelerde blunmuş,en sonunda bu denemelerden olumlu netice alınca, nihayet en büyük denemeyi yapmaya karar vermiştir.

1632 İstanbul’unun lodoslu bir yaz gününde Galata kulesine çıkan Ahmekt Çelebi, balmumu ve kartal kanatlarından imal ettiği geniş kanatları kollarına ve vücuduna bağlıyarak Ya Allah deyip kendisini boşluğa bırakmış ve kanatları çırpmaya başlamıştır. Sultan Murat’ında sarayından izlediği bu uçuş başarıyla sonuçlanmış ve Çelebi boğazın karşı yakasında Üsküdar Doğancılar Meydanına inmiştir.

Bu başarılı uçuş Osmanlı ve Avrupada büyük yankı uyandırmıştır.
IV.Murat bu başarısından dolayı Çelebi ile ilgilenmiş hatta onu bir kese altınla mükafatlandırdığı söylenmektedir.
Ancak daha sonraları saray ricalininde etkisiyle IV.Murat , bu derece becerikli ve bilgili bir kişinin zararlı olacağını düşünüp, “Bu adem pek havf edilecek bi ademdir,her ne murat ederse elinden gelür,böyle kimselerin bakası caiz değildir” diyerek onu Cezayir’e sürmüştür.Ve Ahmek Çelebi kalan yaşamını orda sürdürerek vefat etmiştir.

Bu tarih Osmanlı için bir dönüm noktası sayılabilir,zira bundan sonra Osmanlı gerileme devrine girecektir.Bunun açık sebeblerinden biri ise Kuran’ı tamamen kendi istekleri doğrultusunda tevekkül, emre kesinkez itaat ve bilime karşı olacak şekilde yorumlayan Emevi İslam zihniyetinin ve örümcekleşmiş durgun Arap kültürünün,Osmanlı larca benimsenmeye başlamasıdır.

İbn Firnas :  Asıl adı Abbas Kasım İbn Firnas olan Firnas, Endülüs lü bilim ve teknik adamıdır. MS.887 yıllarında yaşamıştır ve o zamanlar Kuran’ın asıl yorumlarıyla İslam inanışını benimseyen yöneticiler,bilime buluşlara çok önem vermekteydiler.Öyleki Endülüs Emevi Devleti zamanında Bağdat ve Kordoba devrin bilim ve kültür merkezi durumundaydı. II.Abdurrahman’ın tahta geçmesiyle, hükümdar tüm bilginleri ve araştırmacıları bu kentte toplamaya başlamıştır.

Bunların içinde de İbn. Firnas isimli genç bilgin vardı. Aynı zamanda şair olan Firnas, Fizik Kimya ve Astronomi alanında dersler almış ve çalışmalarda bulunmuştur.
"Günümüzde fersah fersah İslam ülkelerinden ve bizden ileri teknik düzeyde bulunan Avrupa ve diğer Hristiyan dinine mensup ülkeler, o devirlerde giyotinle cennetle cehennemle uğraşırken, Galile gibileri idam sehpasında izlerken, Kuran’ı tam anlamıyla uygulayan İslam Ülkelerindeki alimler o günlerde ne buluşlar peşindeydiler, neler icat ettiler.Nereden nereye geldiğimizi görmek için bundan güzel örnek bulunmaz kanaatindeyim.Dileğim odurki günümüzdeki İslam dinine mensup ülkeler vede özellikle Türkiye’miz, toplumda büyük bir etki alanına sahip dinimizin kitabı Kuran’ın, taassupcu Emevi tarzı yorumundan vazgeçilip, esas Kuran yorumuyla uygulamasına geçilmesidir."

Ana konumuza dönersek, Firnas’ın buluşlarınada bir göz atmakta yarar var sanırım. Önemli icatları sırasıyla : Astronomi tabloları, Kumdan cam imalatı, El-Makata adlı saati, Kaya kristellerinin kesilme yöntemi,(O zamana kadar  sadece Mısırlılar biliyordu bu kesme işlemini) Ayrıca Gezegenlerin ve Belirli yıldızların hareketlerini temsil eden daire zinciri tasarımı gibi buluşlardır.

Genç yaşında bu kadar başarılara imza atmış olan Firnas, bir gün önceden belirtmiş olduğum bilim merkezi Kordoba’da , 852 yılında Armen Firman isminde bir kişinin, pelerin şeklinde dev  kanatla bir kuleden uçmak için atladığına şahit olur. Firman bu atlayışta yere düşmüş ve bikaç kırıkla kurtulmuştur.
Bunu gören Firnas’ın aklı tamamen uçma konusuna yönlenmiş ve o tarihten sonra devamlı uçma ile ilgili çalışmalara başlamıştır. Bir çok teori ve pratik uğraşılardan sonra 875 yılında tasarladığı, planör şeklindeki aracı yaparak uçma denemesine karar verir ve aracı vücuduna bağlıyarak kule tepesinden kendisini roket gibi fırlatmış ve uçuş kalabalık bir izleyici önünde başarılı olmuştur.Ancak iniş hesaplarındaki bir hata yüzünden inme işlemi biraz sert olmuş, Firnas bu inişte belini incitmiştir. Sonraları yapılan incelemede,planörün kuyruk kısmında yeterli düzen sağlanamadığı ve gerekli manevranın yapılabilmesi için kuyruk hakkında denge tasarım hatası saptanmıştı.

887 Tarihinde vefat eden ünlü bilgin Firnas için, yazar Philip Hitti “İbn Firnas insanlık tarihinde ilk defa bilimsel olarak uçma girişiminde bulunan kişidir

Roket ve Helikopterler:
Günümüzdeki helikopter ve roketlerin geçmişide çok eski çağlara kadar uzanır. İlk helikopter benzeri bir oyuncak MÖ. Dönemlerde Çin liler tarafından gerçekleştirilmiş ve tüylerle yapılan kanatçıkların hızla döndürülmesi ile oyuncağın uçmasının sağlandığı rivayet edilmektedir.

Günümüz Roketlerinin ilk kullanım ve denemeleri genellikle savaş alanlarında, yine Çin de gerçekleşmiştir. Çinliler bu araçlarda kendi icatları olan Barut u kullanmışlardır. Tuz,kömür ve sülfür birleşimi maddeler Çin de havai fişeklerde kullanılmıştır. 
Ancak asıl roket tipi araçların kullanılması MS.dönemlerde başlamıştır ve ortaçağda gelişerek gelişmesini zamanımıza kadar sürdürmüştür.

Roketleri ilk kullananların Moğollar olduğu söylenmektedir.Öyleki Moğol orduları  1232 yıllarında Kaifeng şehrini kuşattıklarında roketli oklar kullanmışlardır. Batıya roketler hakkında ilk bilgiler,Moğolların istilalarıyla gelmiş ve yayılmıştır.

Arapların ise benzer roketleri 13. YY.da geliştirdiği ve Haçlı  Seferlerinde kullandıkları bilinmektedir.İtalyan lar ise 15. YY.larda roketlerle ilgili deneylere girişmişler ve barutu geliştirmeye çalışmışlardır.

Osmanlı’da roket çalışmaları :
Osmanlı’da roket çalışmaları önceden bilinmektedir ve devamlı gelişim göstermiştir.Zaten gerek mermi ve gerekse top larda roket esasına göre çalışmaktadırlar. Amaç yanıcı maddelerin itici kuvvetiyle bir aracı fırlatmaktır.

Fatih Sultan Mehmet’in ,İstanbul’un fethi için hazırlanan devasa topların balistik hesaplarını bizzat kendisinin yaptığı binilmektedir. 

Yaklaşık 1.5 ton ağırlığındaki top mermilerini 1000 metre gibi bir mesafeye fırlatmak için her biri 17 ton ağırlında bakır kullanılarak “Şahin” adını verdiği topları yaptırmıştır.

Şahin ozamana kadar eşi görülmemiş bir toptu ve sesi okadar şiddetliydiki,deneme atışlarında tüm İstanbul halkına önceden haber verilmişti.Edirne de imal edilen toplar 50 çift manda ve 700 asker eşliğinde ancak 2 ayda İstanbul yakınlarına getirilebilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet bu toplardan başka tarihte ilk defa “Şehbaz” adını verdiği Havan toplarınıda İstanbul fethinde kullanmıştır.



Osmanlı’da İlk roketle Uçan adam Legari Hasan Çelebi

Hasan Çelebi’de tıpkı Ahmet Çelebi gibi IV.Murat zamanında uçma olayını başarmıştır,ancak Hasan Çelebi uçmaktan ziyade tarihte ilk defa bir roket le insan naklini gerçekleştirmiştir.

Hasan Çelebi kendi icadı olan 7 kovanlı ve içi 50 okka barut macunu dolu aracı vücuduna bağlatır ve fişek şeklindeki kovanları yardımcılarına ateşlettirir. Ateşleme eyleminden önce ise Sinan Paşa Köşkünde kendisini izleyen Sultan Murat’a dönerek “Padişahım İsa Peygamber ile konuşmaya gidiyorum.Sizi Allaha Ismarladım” der ve fişekleri ateşlettirir. 


Ateşlemenin ardından hızla yukarı fırlayan Hasan Çelebi,barut bitince düşmeye başlarken kollarına taktığı paraşüt biçimindeki kanatları açarak,süzüle süzüle köşk önünde denize iner.Bu şaşırtıcı gösteri üzerine Sultan murat tarafından ödüllendirilir ve Sipahi Ocağı na alınır.Sonraları yaşamını Kırım da sürdürür ve orada vefat eder.






Orta Çağda Diğer Ülkelerde Uçuş ve Roket Çalışmaları:
Roger Bacon isimli bilim adamı (1214-1292) havada uçmanın olabilmesi için bilimsel doneleri belirtmiş, insanın uçması kolaydır ancak bir takım araçlara ihtiyaç vardır demiştir.


Bacon’a göre nasıl gemiler suda gidebiliyorsa,uygun tasarlanmış araçlarda atmosferde hareket edebilirler demiş ve bunun gerçekleşmesi için, basit olarak iki çeşit öneri sunmuştur.Birincisi aracın dönen veya çırpınabilen kanatları olması ve bunların herhangi bir kuvvetle hareket ettirilmesi, ikincisi ise hafif bir gazla doldurulacak balonumsu kürenin yardımıyla insanın uçabilmesi.
Bacon böylece balonlu ilk gerçek uçuştan 500 yıl önce onun gerçekleşebileceği düşüncesini ortaya atmış oluyordu.

Havacılık tarihinden bahsedilirken tabiatıyle 15 nci YY.da yaşamış olan Ressam ve araştırmacı Leonardo da Vinci’yide unutmamak gerekir.Vinci’nin araştırmalarını anlatan takribi 500 çizim ve 3500 kelime günümüze kadar kalabilmiştir.

Bunların ekserisi kuşların uçma özellikleri ile yarasaların kanat yapılarıdır.İnsan yapısının kuşlar kadar seri hareket edecek kollarının olmadığını bildiği için,bu hıza ulaşmak için bir takım makara ve mekanizmaların devreye girmesini söylemiş ve bu enerjinin de insandan alınacağını belirtmiştir.

Vinci ayrıca piramit şeklinde bir paraşüt tasarlamış,bununla insanların havada düşerken yaralanmadan zemine inebileceğini söylemiştir.Yine Spiral yaylı bir mekanizma ile helikopter yapılabileceği düşünmüş bu araç hakkındada birtakım çizimler hazırlamıştır.


İtalyan araştırmacı Borelli ise, insan kaslarının kuşları taklit ederek uçmayı sağlaması için çok zayıf olduğunu ortaya koydu ve bunun imkansız olduğunu açıkladı.
1680 Yılında yayınladığı dökümanda kuşlarırın uçuşunu tarif ederek kuşlardaki her bir kanat parçası ve tüyünün, uçma esnasında görev yaptığını,dönme veya eğilme gibi durumlara girerek uçmayı sağladığını
böyle bi hareketin insan organlarında mümkün olmadığını,dolayısıyle insanın araçsız uçamayacağını açıklamıştır.
Brezilya lı mucit Gusmao bir araç yaptığını bunun için Portekiz Kralı ndan patent istediği bilinir.İngiliz tarihçisi Charles H.Gibbs,bu araç için Kral tarafından patent verildiği ve Gusmao nun yaptığı ve içinde sıcak hava bulunan balonu,Kralın gözleri önünde uçurduğunu söylemiştir.

Havadan ağır cisimlerin uçurulma çalışmaları sürerken,aynı zamanda havadan hafif cisimlerinde uçurulma çalışmaları 1700 yılı sonlarında sonuçlanmış ve Fransız  Montgofier kardeşler yaptıkları balonla 1783 yılında tarihi ilk balon uçuşunu gerçetleştirmişlerdir. O tarihlerde bu balonlu uçuş anında savaş alanına ve uygulamasına sokularak, ilk balonla savaşa katılım Fransız-Avusturya savaşında gerçekleşmiştir. Ancak balonla uçuşlarda tam kontrole geçilmesi bir asırı bulacaktır.

Uçağın ilk teorisi, uçuşun temel prensipleri ve çalışma modelleri 1799 yılında İngiliz Sir George Caylev tarafından geliştirilmiş ve bu yüzden lakabı “Havacılığın Babası” olmuştur.


Wright kardeşlerin ilk uçağı yapıp uçmaları nın (1903) ardından artık havacılık daha bilimsel veriler doğrultusunda gelişmeye başlamış ve devam etmiştir.

İngiltere ise bu günki füzelerin atası olan Congreve adlı roketi geliştirmişler ve Hindistan a karşı kullanmışlardır.
Roketler 19. asıra kadar tamamen savaş alanlarında kullanılmışlardır. Bu zamana kadar roketlerin nakil aracı olarak kullanılma düşüncesi Sadece hikaye ve romanlarda geçmiştir. Genellikle aya yolculuk türündeki hikayeler yazılmıştır.


Bunlardan Cyrano Bergerac’ınÖbür Dünya” , romanı aya roketlerle hareket eden bir gemiyi, Jules Verne’ nin “Dünyadan Aya” romanı ise bir roket tarafından fırlatılan kapsülün Aya gidişi ni anlatmıştır.bunlardan her ikiside günümüzde gerçekleşmiş durumdadır.











Bizi Takip Edin

Share